Duygusal Aşk Masalı

Yusuf ve Zeynep’in Hikayesi

Bir varmış bir yokmuş, Anadolu’nun bereketli topraklarında, dağların eteğinde küçük ve sakin bir kasaba varmış. Bu kasabada, yoksul bir genç yaşarmış: Yusuf. Her sabah gün ağarmadan kalkar, tozlu köy yollarından geçerek okula varırmış. Akşamları ise yıldızların altında oturup şiirler yazarmış.

Kasabadaki okulda herkesin dilinde, en güzel ve en zengin kız Zeynep varmış. Gözleri mavi gökyüzünden daha parlak, sesi en güzel türküden daha büyüleyiciymiş. Fakat Zeynep, kalbinde gurur ve kibir taşırmış.

Yusuf, gün geçtikçe Zeynep’e olan sevgisini gizlemekte zorlanmış. Arkadaşlarının cesaretlendirmesiyle yüreğini toplayıp, çekinerek Zeynep’in karşısına çıkmış. Diz çökerek, başını hafifçe eğmiş, sesi neredeyse fısıltı kadar ince çıkarken hislerini anlatmaya başlamış:

“Zeynep… Seni uzun zamandır seviyorum. Belki bu hislerim sana küçük gelecek, belki de hiç umursamayacaksın… Ama kalbim kelimelerime sığmıyor. Senin yanında dünya durur gibi oluyor. Benim gibi biri için imkansız olsa da, sevgim gerçek ve derin…”

Yusuf’un utangaçça açtığı kalbin karşısında, Zeynep arkadaşlarının yanındaymış. Onlar hafifçe kıkırdayıp birbirine bakarken, Zeynep alaycı bir gülümsemeyle başını sallamış. Yüksek ve kendinden emin bir sesle:

“Senin dünyan benim dünyamdan çok uzak, Yusuf. Fakirliğin, yoksulluğun bana uygun değil,” demiş.

Kahkahalar arkadaşları arasında yankılanmış.

Kısa bir süre sonra okulda büyük bir şiir yarışması düzenlenmiş. Ödül, kasabanın en zengin tüccarının vereceği büyük para imiş. Herkes katılmaya hevesliymiş ama Yusuf’un dizelerinde bambaşka bir ateş yanıyormuş. Yarışma günü geldiğinde, Yusuf şiirini okurken sesindeki tutku, kelimelerindeki acı ve sevgi tüm salonu derinden etkilemiş.

Zeynep de oradaymış. Yusuf’un yüreğinden yükselen o saf, temiz ve hüzünlü aşk şiirini dinlerken içi titremiş, kalbi ona ilk kez aşkla çarpmış. Yarışma sonunda Yusuf, büyük ödülü kazanmış. Bu zafer, yalnızca yüreğinin değil, emeğinin de karşılığıymış.

Ama zaferin sevinciyle Zeynep, Yusuf’un yanına gelip içtenlikle itiraf etmiş:

“Yusuf, seni sevdim. Önceleri körmüşüm, fakirliğine değil, kalbine bakmalıymışım,” demiş.

Yusuf, gözlerinde biriken kırgınlıkla, sesi hafif titreyerek ama kelimeleri keskin bir bıçak gibi:

“Zeynep, kalbini bana açman çok geç kaldı. Çünkü senin sevgin, yalnızca paranın yumuşak yalanıyla örülüydü. Benim beklediğim, dizelerimde saklı gerçek aşktı; kalbimle seveceğim biriydi. Sen ise sadece yüzeydeki ışığa taliptin. Beni asla sevemedin,” demiş.

Zeynep, bu sözlerin acısını kaldıramamış. Okulun yüksek çatısına çıkmış, son kez gökyüzüne bakmış ve kendini bırakmış.

Yusuf ise o günün ardından hayatının geri kalanını şiirlerle yaşamış. Kalbi bir daha kimseye açılmamış. Onun şiirlerinde acı, sevgi ve özlem hep yan yana durmuş.

Bir varmış bir yokmuş. İşte böyle, gerçek aşk bazen en saf haliyle kalplerde yaşar, bazen de kibirle, parayla kaybolurmuş.

Gökten üç elma düşmüş; biri bu masalı dinleyene, biri kalbini sevgiyle açanlara, biri de hayatın gerçek değerini bilenlere…

Anadolu’da geçen duygusal aşk masalları arasında yer alan bu hikaye, saf ve gerçek aşk üzerine masallar kategorisinde kalplerde iz bırakacak bir yere sahip. Daha fazla benzer eser, aşk masalları kategorisinde bulunabilir.

Hikaye hakkında ne düşünüyorsun? Yorum yaz!

  • Puanla