Uzak diyarların birinde, adaleti ve merhametiyle bilinen Halife Harun Reşid yaşarmış. Sarayında her gün halkın şikayetlerini dinler, davalara bakar, doğru ile yanlışı ayırmaya çalışırmış. Onun döneminde, adaletin kıymetini anlatan pek çok hikaye yaşanmış. İşte onlardan biri, anlamlı masallar arasında en çok bilinenlerden olan “Üç Elma Masalı”dır.
Bir gün, halifenin sadık balıkçısı sabah erkenden denize gitmiş gelmiş. Ağını suya atmış, bir süre beklemiş. Çektiğinde ise ağı olağanüstü ağır gelmiş. İçinde yosunlar, midyeler ve tuhaf bir sandık varmış. Sandığın kapağı sıkı sıkıya kapalıymış. Balıkçı, bunu hemen halifeye götürmek üzere yola koyulmuş.
Sarayda sandık açıldığında, ipek bir halıya sarılı genç ve güzel bir kadının cansız bedeni ortaya çıkmış. Herkes derin bir sessizliğe gömülmüş. Kadının yanında, altın gibi parlayan üç tane elma varmış. Bu üç elma, masalın en önemli sırrını saklıyormuş.
Halife Harun Reşid, bu cinayetin derhal çözülmesini istemiş. Vezir Cafer’i çağırmış:
“Sana üç gün süre veriyorum. Bu kadını kimin öldürdüğünü bulmazsan, seni cezalandırırım.”
Cafer endişeyle dışarı çıkmış. Şehirde haber hızla yayılmış, herkes bu gizemi konuşmaya başlamış.
Üçüncü günün sabahı, Cafer çaresiz bir şekilde saraya dönmeye hazırlanırken, kapıda bir adam koşarak gelmiş.
“Durun! Bu kadın benim eşim!” demiş.
Halifenin huzuruna çıkarılan adam konuşmaya başlamış:
“Eşim uzun süredir hastaydı. Bir gün benden, uzak diyarlarda yetişen üç altın elma istedi. Onu mutlu etmek için Bağdat’a gittim ve büyük zorluklarla bu elmaları aldım. Eve döndüğümde ona verdim. Aradan birkaç gün geçti. Bir gün pazarda gezerken bir kölenin elinde aynı elmadan birini gördüm. Köleye nereden aldığını sordum, ‘Ev sahibemden’ dedi. Öfkemden ne yaptığımı bilmeden eve koştum, eşime iftira ettim ve… onu öldürdüm. Sonra cesedi sandığa koyup denize attım.”
Saray halkı bu sözler karşısında dehşete düşmüş. Fakat halife, işin içinde daha fazlası olduğunu hissetmiş.
Tam o sırada, sarayın kapısında başka bir adam belirmiş. Bu, ölen kadının kardeşiymiş.
“Halifem, kız kardeşim masumdu. Onun ölümünü asla affetmeyeceğim!” demiş.
Halife, tüm gerçekleri öğrenmeden karar vermek istememiş. Derhal derin bir soruşturma başlatmış.
Gerçek Ortaya Çıkıyor
Soruşturma günlerce sürmüş. En sonunda, kölenin elinde gördüğü elmayı, kadının küçük oğlunun elinden aldığı ortaya çıkmış. Yani kadın eşine ihanet etmemiş, her şey yanlış anlamadan ibaretmiş. Koca, öfkesine yenilip en büyük hatayı yapmıştı.
Halife bu gerçekle birlikte çok üzülmüş. Kocayı bağışlamış ama ona hayat boyu unutamayacağı bir ders vermiş: “Adalet, aceleyle verilmiş kararlarla sağlanmaz.” Köleyi ise yaptığı hırsızlık yüzünden cezalandırmış.
Anlamlı Masalların Gücü
Bu olay, sarayda ve şehirde uzun süre konuşulmuş. Herkes, düşünmeden hareket etmenin ne büyük felaketlere yol açabileceğini anlamış. İşte bu yüzden “Üç Elma”, anlamlı masallar arasında en çok hatırlananlardan biri olmuş.
Şehrazat’ın Anlatımı
Binbir Gece Masalları’nda bu hikayeyi, Şehrazat kral Şahriyar’a anlatmış. Masalın sonunda kral, hem ders almış hem de merak ettiği için Şehrazat’ı bir gece daha yaşatmaya karar vermiş.
Böylece Şehrazat, hem kendi hayatını hem de ülkesindeki pek çok masumun hayatını kurtarmış.
Ve masal burada bitmiş. Ama ders hep kalmış: Düşünmeden verilen karar, geri dönüşü olmayan hatalar doğurur.
Bu yüzden anlamlı masallar, sadece dinlendirici değil, yol gösterici de olur.



