Colorful children's book cover showing a happy poor farmer with a basket of golden wheat on a lush green field, a worried rich man on barren land, and a small mole peeking from a hole, whimsical storybook style illustration.

Köstebeğin Kökeni

Güzel dini masallar arasında özel bir yere sahip bu hikaye, çocuklara emek vermenin bereketini ve yalanın cezasını öğretir.

Güzel dini masallar arasında özel bir yere sahip bu hikaye, çocuklara emek vermenin bereketini ve yalanın cezasını öğretir. Allah’ın adaleti temalı bu eğitici masalı okuyun ve manevi dersler çıkarın.

Vaktiyle, aynı köyde yaşayan iki komşu varmış: biri zengin adam, diğeri fakir adam. Zengin adamın evi konak gibi, ahırları dolu, tarlaları genişmiş. Fakir adam ise bir kulübede yaşar, geçimini bir avuç tohumla sağlamaya çalışırmış.

Bir yıl, ikisi de aynı tarlayı ortak kullanmaya karar vermişler. Tarlanın yarısı zengin adamın, yarısı fakir adamın olacakmış. Aynı gün, aynı tohumu, aynı anda ekmişler.

Günler geçmiş, haftalar geçmiş… Bir sabah bakmışlar ki, tarlanın fakir adamın tarafı yemyeşil bir halı gibi filizlenmiş! Başaklar boy vermiş, rüzgârda sallanıyormuş. Ama zengin adamın tarafı bomboş, ne bir filiz, ne bir yeşillik…

Zengin adam bunu görünce içi içini yemiş. “Bu bereket benim olmalı!” diye düşünmüş. Hemen fakir adamın yanına gitmiş: “Bak hele, filizlerin çıktığı yer benim tarafım! Demek ki benim tohumlarım tutmuş, seninkiler çürümüş!” demiş.

Fakir adam şaşırmış: “Ama beyim, tohumları yan yana ektik. Benim tarafımda yeşerenler, benim emeğimle büyüdü. Senin tarafın bomboş!” demiş.

Zengin adam kulak asmamış. “İnanmıyorsan, yarın sabah gün doğmadan tarlaya gidelim. Allah aramızda hükmetsin. Kimin tohumu bereketlendiyse, tarla onun olsun!” demiş.

Fakir adam boynunu bükmüş, “Peki, Allah görür,” demiş. Eve dönmüş, içinden dua etmiş: “Ya Rabbim, haklı olanı koru…” demiş.

Ama zengin adam eve dönünce kurnaz bir plan kurmuş. Gece yarısı, kimsecikler görmeden tarlaya gitmiş. Fakir adamın tarafındaki başakların arasında derin bir çukur kazmış. Küçük oğlunu (henüz on iki yaşında) çukura indirmiş.

“Oğlum, yarın sabah ben ‘Bu tarla kimin?’ diye soracağım. Sen de çukurdan bağıracaksın: ‘Zengin adamın! Zengin adamın!’ Anladın mı?” demiş.

Çocuk korkmuş ama babasına “Peki baba,” demiş. Zengin adam çukuru samanla, toprakla iyice örtmüş. Üstüne de birkaç başak sapı serpmiş ki belli olmasın. Sonra evine dönmüş, rahat rahat uyumuş.

Sabah olmuş. Köylüler merakla toplanmış. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar… Herkes tarlaya koşmuş. Güneş daha doğmamış, hava serin. Zengin adam ortaya çıkmış, ellerini gökyüzüne açmış, yüksek sesle bağırmış:

“Ey Rabbim! Bu tarla kimin? Zengin adamın mı, fakir adamın mı? Konuş, hükmünü ver!” demiş.

Bir anda, tarlanın ortasından boğuk bir ses yükselmiş: “Zengin adamın! Zengin adamın!” demiş.

Köylüler şaşırmış. Fakir adamın gözleri dolmuş. Zengin adam ise sevinçten yerinden zıplıyormuş: “Gördünüz mü? Allah bile benimle!” demiş.

Ama o sırada, kalabalığın arasında yaşlı, nur yüzlü bir adam sessizce duruyormuş. Kimse onu tanımıyor. Beyaz sakalı, sakin bakışları varmış. Birden öne çıkmış ve yumuşak ama kararlı bir sesle konuşmuş:

“Durun. O sese aldanmayın. Tarla fakir adamın. Çünkü o ses, Allah’ın sesi değil… Bir çocuğun korkuyla söylenmiş yalanıdır.” demiş.

Herkes donmuş kalmış. Zengin adamın yüzü kireç gibi olmuş. Yaşlı adam elini uzatmış, saman yığınını çekmiş. Çukurun içinde titreyen bir çocuk çıkmış ortaya. Üstü başı toprak, gözleri yaşlı.

Çocuk ağlayarak anlatmış: “Babam beni buraya koydu… ‘Bağır’ dedi… Ben de bağırdım…” demiş.

Köylüler homurdanmış. Zengin adam kaçacak delik aramış ama nafile. Yaşlı adam (ki o bizzat Rabbimiz’in bir tezahürüymüş) çocuğa dönmüş ve şöyle buyurmuş:

“Madem yalan söyledin, madem baban haksız yere başkasının emeğini çalmak istedi… Ömrün boyunca toprağın altında yaşa. Güneş doğdukça gün ışığından kaç. Karanlıkta kal, ama vicdanınla yüzleş.” demiş.

O anda, çocuğun bedeni küçülmeye, tüyleri sertleşmeye, gözleri kapanmaya başlamış. Birkaç saniye içinde küçük, kadife tüylü bir köstebek olmuş! Çukurdan fırlayıp toprağın içine dalmış, bir daha gün yüzüne çıkmamış.

Yaşlı adam köylülere dönmüş: “Unutmayın: Emek kutsaldır. Yalan er ya da geç açığa çıkar. Allah, haklının yanındadır.” demiş.

Sonra bir bulut gibi kaybolmuş.

O günden sonra, köstebekler hep gece karanlığında dolaşır, gündüz toprağın altında saklanır. Çünkü bir zamanlar, bir çocuğun yalanı yüzünden, gün ışığından mahkûm olmuşlardır.

Ve fakir adam? Tarlasını bereketle biçmiş, köylüler ona yardım etmiş, bir daha kimse onun hakkını gasbetmeye cesaret edememiş.

Masal burada biter, akıl burada kalır. “Emek verene bereket, yalan söyleyene köstebeklik…”

Bu Hikayeyi Beğendiyseniz: