Yusuf’un Işık Yolculuğu

Yusuf’un Işık Yolculuğu

Yusuf, sabır ve tevekkül yolculuğuyla kalbindeki iman nurunu keşfeder. Allah’a yakınlık ve şükür üzerine ders veren dini hikaye.

Bir varmış, bir yokmuş… Bereketli toprakları, gökyüzüne uzanan hurma ağaçları ve huzur dolu vadileriyle ünlü bir kasaba varmış. Bu kasaba, eski peygamberlerden kalan izlerle doluymuş. İnsanları gönülden Allah’a bağlı, iman dolu kimselermiş.

Kasabanın ortasında, sadeliğiyle dikkat çeken bir cami bulunurmuş. Bu camide, insanların kalbini nurla dolduran bir imam yaşarmış. İsmi Hâkim’mış ve kasaba halkı ona büyük saygı duyarmış.

Kasabada, Yusuf adında genç bir çoban yaşarmış. Günlerini sürüsünü otlatarak, gecelerini ise dua ederek geçirirmiş. Yusuf’un kalbi tertemizmiş, niyeti her zaman safmış.

Bir gece Yusuf, rüyasında kutsal bir dağa tırmanıyormuş. Dağın zirvesinde yeryüzüne yayılan büyük bir ışık kaynağı varmış. Yusuf, bu ışığın kalbini derinden etkilediğini fark etmiş. Rüyada bir ses, “Sabır ve ihlasla bu yola çık, seni bekleyen hakikate ulaşacaksın” demiş.

Ertesi sabah Yusuf, camiye koşmuş ve rüyasını İmam Hâkim’e anlatmış. İmam gülümseyerek, “Bu rüya sana Rabb’imizin bir lütfudur. Yolculuk, sabır, teslimiyet ve ilim yoludur. Hazırsan kalbindeki imanı güçlendirecek bir yola çıkabilirsin,” demiş.

Yusuf, bu sözleri dinleyip içsel bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Dağ, hem fiziksel bir zirve hem de Allah’a ulaşmanın manevi simgesiymiş. Yol boyunca zorluklar olmasına rağmen Yusuf, sabır ve tevekkülle ilerlemiş.

İlk gün bir su kaynağında yaşlı bir adamla karşılaşmış. Adam, “Susuzluğunu gidermek için sadece suya değil, ruhuna da zikrullah ile su vermelisin. Rabb’ini her an an, yolun aydınlanır,” demiş. Yusuf, öğüdü dinleyip zikre devam etmiş.

İkinci gün çetin bir fırtınaya yakalanmış. Rüzgarlar sert esiyor, toprak kayıyormuş. Yusuf, korkmadan Allah’a sığınıp dua etmiş. “Rabb’im, senin yolunda yürüyorum, beni koru ve güç ver,” demiş. Fırtına yavaş yavaş dinmiş ve Yusuf’un tevekkülü güçlenmiş.

Üçüncü gün dağın zirvesine ulaşmış. Beklediği ışığı görmüş ama fark etmiş ki gerçek ışık dışarıda değil, kalbinin derinliklerinde parlıyormuş. O an anlamış: gerçek nur, Allah’a yakınlık ve O’nun sevgisiyle dolu kalpteymiş.

Yusuf, kalbindeki nurla kasabaya dönmüş. Artık sadece bir çoban değil, sabır ve tevekkülle yürüyen bir mürşidmiş. İnsanlara içsel yolculuğun ve Allah’a bağlılığın gerçek huzuru getirdiğini anlatmış.

Kasaba halkı, Yusuf’un hikayesini yıllarca anlatmış. Herkes, sabır ve tevekkülün, Rabb’e yakınlığın huzura giden yol olduğunu öğrenmiş. Yusuf, kalbindeki iman ışığıyla hem kendini hem de çevresindekileri aydınlatmış.

Bu Hikayeyi Beğendiyseniz:

Yorum bırakın

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir